Günümüzde uluslararası ilişkilerdeki dinamikler, ülkeler arasındaki stratejik ortaklıkları, ticari ilişkileri ve diplomatik bağları büyük ölçüde etkileyebiliyor. Son dönemde Avrupa Birliği (AB), İsrail ile olan ilişkilerini gözden geçirmeye ve karşılıklı anlaşmalar üzerinde yeni bir değerlendirmeye girmeye hazırlanıyor. İsrail'in Filistin'e yönelik politikaları ve insan hakları ihlalleri ile ilgili artan endişeler, Avrupa'nın bu konuda daha aktif bir rol almasını gerektiriyor. AB'nin, karşılıklı ilişkilerde yaşanan bu gerilimi dengelemek adına masasında 10 farklı strateji olduğu belirtiliyor.
Avrupa Birliği'nin en güçlü araçlarından biri, üyeleri tarafından imzalanan ortaklık anlaşmalarının gözden geçirilmesi. İsrail ile yapılan bu anlaşma, ülkeler arasındaki ekonomik ve ticari ilişkileri güçlendirse de, belirli şartlar altında geçerliliğini yitirebilir. Eğer İsrail, uluslararası hukuka aykırı hareketlerini sürdürürse, Avrupa Birliği'nin, ortaklık anlaşmasını askıya alma kararı alması muhtemel. Bu durum, sadece ekonomik değil, aynı zamanda politik ve diplomatik ilişkilerde de büyük bir sarsıntıya yol açabilir. AB, İsrail'e yönelik olası yaptırımları ve kısıtlamaları gündeme getirerek, uluslararası alanda insan hakları konusunda daha etkin bir rol üstlenmeyi hedefliyor.
Bunun yanı sıra, Avrupa Birliği, İsrail’e karşı uygulayabileceği diğer stratejiler arasında farklı yaptırımlar ve diplomatik baskılar da bulunmaktadır. Bu stratejilerin bazıları şunlardır:
Avrupa Birliği'nin bu stratejileri uygulayıp uygulamayacağı, İsrail'in izleyeceği politika ve uluslararası toplumun tepkilerine bağlı. Ancak görünen o ki, BM ve diğer uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak, insan hakları konusunu daha ön plana çıkarma çabaları devam ediyor. Sonuç olarak, AB'nin İsrail'e karşı alabileceği önlemler, bölgedeki dengeyi değiştirebilir ve uluslararası siyasette önemli bir kırılma noktası oluşturabilir.
Öte yandan, bu tür yaptırımların uzun vadeli etkileri, yalnızca İsrail için değil, aynı zamanda Avrupa Birliği ile Orta Doğu'daki diğer ülkeler arasındaki ilişkileri de etkileyebilir. Dış politika stratejilerinin belirlenmesi aşamasında, her iki tarafın da uzlaşmaya yönelik adımlar atması, bölgedeki çatışmaların çözümüne katkı sağlayabilir. Uluslararası toplum, tarafların sorumluluklarını yerine getirmesi ve barışçıl bir çözüm için siyasi diyalog yürütmelerini teşvik etmelidir.